Depremde Maddi ve Manevi Tazminat Davaları İle İlgili Avukat Taner Karaman

Ünlü Avukat Taner Karaman, depremde meydana gelen ölüm ve yaralanmaların ardından zarar gören kişilere maddi ve manevi tazminat talebinde bulunma hakkına vurgu yaptı. Avukat Karaman, özellikle deprem sebebiyle yıkılan, yarılan veya düşen yapı eserlerinin kötü yapılmış veya gereği gibi bakılmamış olması durumunda, bu zararların tazmin edilmesi gerektiğini belirtti. Açıklamasında, yapı eserinin kötü yapılmasının bilimsel, fenni ve teknik kurallara uygun olmamasını ifade etti. İmar kurallarına ve bilimsel normlara aykırı bir şekilde inşa edilen yapıların depremde yıkılması durumunda, bu eserlerin kötü veya ayıplı olduğu sonucuna varılabileceğini dile getirdi. Bu çerçevede, zarar gören kişilerin haklarını savunmak adına hukuki süreç başlatma haklarına vurgu yaptı.

Avukat Karaman, ayrıca depremde yıkılan yapılar sebebiyle enkaz altında kalan kişilerin aranıp kurtarılmasıyla ilgili faaliyetlerin, idare tarafından zamanında, bilimsel ve teknik kurallara uygun bir şekilde yürütülmemesi durumunda gerçekleşen ölüm ve yaralanmalar nedeniyle zarar gören kişilerin de tazminat talep etme hakkına sahip olduğunu belirtti. Bu konuda yaşanan hak kayıplarının önüne geçmek adına hukuki sürecin önemine değinen Avukat Taner Karaman’ın açıklamaları, deprem zararlarına maruz kalan bireyler için yol gösterici nitelikte.

Avukat Taner Karaman’dan Yapı Zararlarına İlişkin Açıklamalar

Türkiye’nin önde gelen avukatlarından biri olan Taner Karaman, yapı eserlerinde meydana gelen zararlar ve bu zararlardan doğan hukuki haklar konusunda önemli açıklamalarda bulundu. İşte, Avukat Taner Karaman’ın bu konudaki detaylı açıklamaları;

Eğer bir bina veya benzeri yapı eseri yıkıldıysa veya hasar gördüyse, zarar gören kişi kira sözleşmesine dayanarak kiraya veren kişiye karşı tazminat davası açabilir. Eğer yapı onarılabilir durumdaysa, kiraya verenden ücretsiz olarak ayıbın giderilmesini talep edebilir. Konut veya işyeri sahibi ise satış veya eser sözleşmesine dayanarak tazminat davası açma hakkına sahiptir. Yapı Denetimi Hakkında Kanun gereğince, yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı yüklenicisine karşı tazminat davası açılabilir. Yapının kurallara aykırı yapılması, eksik veya kusurlu olması durumunda sorumluluk söz konusudur. DASK kapsamında, deprem nedeniyle meydana gelen maddi hasarlar için sigorta tazminatı ödenmektedir. Zarar görenler, başvurularını Alo DASK 125, e-Devlet veya SMS üzerinden yapabilirler. İsteğe bağlı deprem sigortası bulunan yapılar için sigorta şirketi tarafından sigorta poliçesinde belirtilen üst sınıra bağlı olarak meydana gelen maddi hasar için sigorta tazminatı ödenir. Zarar görenler, kusurlu kişilere ve kusuru olmasa bile yapı eseri sahibine karşı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümlerine göre tazminat davası açabilir. Yüklenici, denetçi mimar ve mühendisler gibi yapının kötü yapılmasında her tür kusuru bulunan kişilere karşı sorumlu olur. Zarar görenler, yerel yönetimlere, valiliklere ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına tazminat davası açabilir. İmar Kanunu’na göre yapıya izin veren yerel yönetimler ve Çevre Bakanlığı, sorumluluktadır. Farklı hukuki sebeplerle zarardan sorumlu olan kişiler müteselsil olarak sorumlu olur. Bu nedenle zarar görenler, aynı davada birden fazla kişiye karşı dava açabilir.

Deprem sebebiyle meydana gelen hasarlar ve bu durumdan etkilenen kişilerin tazminat hakları konusunda açıklamalarına şu şekilde devam etti;

Depremde hayatını kaybeden kişinin yasal mirasçıları, ölenin maddi desteğini kaybetmişse, karşılanmamış tedavi giderleri ve iş göremezlik süresince uğradığı kazanç kaybının tazmin edilmesini isteyebilir. Ölenin ölmeden önce süregelen veya gelecekteki muhtemel maddi desteğini kaybeden kişiler destekten yoksun kalma zararının giderilmesini talep edebilir. Beden bütünlüğü bozulan (yaralanan) kişi, karşılanmamış tedavi giderleri, dürüstlük çerçevesinde yapılan bakım giderleri, geçici iş göremezlik hâlinde çalışamadıkları süre boyunca uğradığı maddi zararın (yoksun kalınan kazanç) tazmin edilmesini talep edebilir.Kalıcı bir eksilme varsa, fiilen çalışmıyor olsa bile sürekli iş göremezlik zararı da giderilebilir.

Mal sahipleri, taşınır veya taşınmaz mallarında meydana gelen değer kaybı, onarım giderleri, onarım süresince kullanılamaması sebebiyle yapılan masraflar gibi maddi zararların tazmin edilmesini talep edebilir. Zarar görenler, zararın miktarını tam olarak ispat edemedikleri durumda hâkimin, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde bulundurarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun bir şekilde belirleyeceğini bilmelidir. Destekten yoksun kalma zararı veya cismani zarar durumunda, zararın miktarı aktüerya uzmanı bilirkişilere hesaplatılabilir. Zarara uğrayanlar, açacakları davalarda faiz yürütülmesini talep edebilirler. Davacılar, zarar tespiti konusunda belirsizlik yaşanması durumunda belirsiz alacak davası açabilirler.

Davaların tabi olduğu süreler hakkında açıklamalarına devam eden Karaman;

“ Davaların tabi olduğu süreler, idareye karşı açılan davalar ile diğerleri arasında ayrım gösterir. İdare dışında kişilere karşı hukuk mahkemelerinde açılacak davalarda talep ve dava hakkının tabi olduğu zaman aşımı süreleri şu şekildedir: Yapıda meydana gelen zarar, satıcının veya yüklenicinin ağır kusurundan (kast veya ağır ihmal) kaynaklanıyorsa, davayı açma hakkı 20 yıldır. Ağır kusur yoksa, taşınmaz yapılar için dava hakkı 5 yıl, taşınırlar için ise 2 yıldır. Sigorta sözleşmesine dayalı davalarda, tazminat alacağının muaccel olmasından itibaren dava hakkı 2 yıldır. Rizikonun gerçekleşmesinden itibaren ise en fazla 6 yıl içinde dava açılabilir. Yapı Denetimi Hakkında Kanun’a dayanarak yapı yüklenicisine, yapı denetim firmasına, eser sahibi mimara, denetçi mimar veya mühendise, laboratuvar görevlilerine karşı açılan dava için, yapı taşıyıcı sistemi için dava hakkı 15 yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlar için ise 2 yıldır. Haksız fiile dayanan davalar için, zararın ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren dava hakkı 2 yıldır. Her durumda, “fiilin işlendiği tarihten başlayarak” en fazla 10 yıl içinde dava açılabilir. Zarar, yapı kötü yapıldığı tarihte değil, depremle birlikte doğduğu için, amaca uygun bir yorumla 10 yıllık sürenin deprem tarihinde işlemeye başlayacağı kabul edilir. Haksız fiile dayanan tazminat davasının tâbi olduğu zamanaşımı süresi, cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, ceza hükümlerinin öngördüğü zamanaşımı uygulanır.” şeklinde açıklamasına devam etti.

Hukuki Uyuşmazlıklarda Görev ve Yetki

Hukuki uyuşmazlıkların çözümünde, davanın açılacağı mahkemenin görev ve yetkisi büyük önem taşır. Taner Karaman’ın açıklamalarına göre:

“Kiraya veren, satıcı, yüklenici veya sigorta şirketi gibi davalılarla ilgili olarak sözleşmeye dayalı davalar, davalıların yerleşim yeri veya depremin olduğu yerdeki hukuk mahkemelerinde açılmalıdır. Kira sözleşmesi durumunda Sulh Hukuk Mahkemesi, konut satışı için Asliye Hukuk Mahkemesi, eser (yüklenicilik) ve sigorta sözleşmelerinde Tüketici Mahkemesi, ticari davalarda ise Ticaret Mahkemesi görevli mahkemelerdir. Tüketici uyuşmazlıklarında ve ticari uyuşmazlıklarda, genellikle arabuluculuk dava şartı olarak kabul edildiği için dava açmadan önce arabuluculuk süreci için başvuruda bulunulması gerekmektedir. Yükleniciye, projelendiren mimara, denetleyen mimar veya mühendise, yapı denetim firmasına veya yapı sahibine karşı açılacak dava haksız fiil hükümlerine dayanıyorsa, davacı, davalının yerleşim yerindeki, depremin olduğu yerdeki veya kendi yerleşim yerindeki Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açabilir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

deneme bonusu veren siteler
Likit istanbul psikolog instagram takipçi satın al yangın merdiveni ucuz yangın kapısı